Yazarlar

Ortadoğu’da devlet yapılanmaları

Ortadoğu’daki devlet yapılanmaları, tanrının yeryüzündeki yansımasının tezahürü, her söylediği ve yaptığı tanrının söylemi ve eylemi olarak ele alınan,karşı konulmaz, mutlak boyun eğilmesi gereken bir olgu olarak öne çıkmıştır. Bu da devletin eğilip-bükülmezliğine, dogmatikliğine, despotikliğine, toplumu ve insanları yok saymasına, değişme kapalı ve dolayısıyla da demokrasiye kapalılığına yol açmıştır.

Bu yapı nedeniyle de artık bu coğrafya günümüzde egemen güçlerin arka bahçesi haline gelmiştir. Ortadoğu’nun tüm devletlerinin inşasındaki mantık, var olan toplumsal sorunları çözmeye değil, aksine sorunları daha da çoğaltarak mevcut devletleri sürekli bir şekilde iç ve dış savaş rejimleri halinde tutmaya dayanan sömürgeci mantıktır.
Bunun temel nedeni, İsrail’in hegemonik güçlerin çekirdeği olarak inşa edilmesidir.
İsrail’i emperyalizmin bir ileri karakolu ve hegemonik yayılma siyasetinin ana çekirdeği olarak kavramadıkça, Ortadoğu devlet dengesinin veya dengesizliğinin nasıl kurgulandığını ve
tesis edildiğini de hiçbir zaman kavrayamayız.
Bölgede İsrail’in devlet olarak kurgulanılmasıyla da yüzyıllık savaş senaryosunun uygulanmaya başlamasının ilk adımıdır.
Bundan sonra daha ne kadar büyük savaşlara yol açabileceği ise kestirilememektedir.
Küçücük Lübnan ile sürekli savaş halindedir.
Irak devleti zaten kuruluşu boyunca iç ve dış savaş demekti.
Suriye’deki durum ortada,İran’ın yavaş yavaş yönlendirildiği nokta ise sonuçları tüm insanlık için ağır olacak bir altüst oluşa işaret etmektedir.
Kendi ülkemize baktığımızda ise doğru ifade şekliyle  “Kürt meselesi”ni de bu bağlamda ele almak doğru bir yaklaşım olacaktır.
Kürtlerin yaşadığı sorunlar kendiliğinden oluşmuş sorunlar değildir, planlı ve sistematik olarak geliştirilen sorunlardır; Ortadoğu’yu problemlere boğarak yönetmenin önemli bir parçası olarak planlanmış ve sürekli kılınmış sorunlardır.
Halklar olarak, Ortadoğuya enjekte edilen ‘kendilerinden olmayanları’ bastıran, inkâr eden, dönüştüren egemenlerin dayattığı faşizm, çıkışlı politik manevların yarattığı faşist kültürün ağır travmasıyla yüzleşmedikçe bu olan karşılıklı şiddet eksilmeden devam edecektir.
Yaşamın her alanına sirayet etmiş olan kendi dışındakileri siyasi ve hukuksal düzlem içinde kültürel bir atık olarak kodlayan ithal faşizmden türemiş ‘Ayrıcalıklı Yurttaşlığı’ ile hesaplaşmadıkça Ortadoğu’da hiçbir toprak parçasında barış olmayacaktır.
Semra SARAL

İlgili Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kapalı