BölgeselGüncelSiyaset

Libya: Hafter neden kaybetti?

Arap basınında, ilerleme sağlarken geçen hafta geri çekilmeye başlayan Libya'daki General Hafter güçlerinin durumu ve bu çekilmedeki AKP hükümeti ve uluslararası dengelerin etkisi ele alındı.

Libya’da AKP hükümetinin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümetine bağlı güçlerin stratejik önemdeki el Vatiyye Üssünü ele geçirmeleri geçen hafta Arap basınının en önemli gündemlerinden biriydi.

Bu değerlendirmelere geçmeden önce Libya’da olanları kısaca hatırlayalım: Muammer Kaddafi’nin NATO önderliğindeki bir operasyonla devrilmesinden sonra biri Fayiz Sarrac’ın liderliğinde olan Ulusal Mutabakat hükümeti (UMH), diğeri General Halife Hafter liderliğinde olan Libya Ulusal Ordusu (LUO) olmak üzere ülke iki güç arasında bölünmüştü.

Ülkede iktidar için mücadele eden iki taraf arasında 2019 yılında iki önemli gelişme oldu. Bunlardan ilki geçen yılın nisan ayında Hafter’in, UMH’nin elinde olan Başkent Trablus’u ele geçirmek için operasyon başlattığını ilan etmesiydi. Diğeri ise UMH’nin kasım ayında AKP hükümeti ile imzaladığı “Deniz Yetki” Anlaşması’ydı.

General Hafter, Trablus’a yönelik operasyon başlatmış ve ciddi bir ilerleme kaydetmişken haber ajanslarına kritik önemdeki el Vatiyye Üssünün Serrac güçlerinin eline geçtiği bilgisi düştü. Rai al Youm gazetesi, başyazısında, bu gelişmeyi “Erdoğan’ın zaferi” olarak değerlendirdi.  General Hafter’in başarısızlığını da bazı destekçilerinin, özellikle Rusya ve Fransa’nın son kararlarına bağladı. Gazete iki ülkenin, Hafter’in kendisini Libya’nın hakimi ilan etmesine, Suheyrat Anlaşması’nı iptal etmesine, Tobruk Parlamentosunun seçilmiş ve uluslararası kabul görmüş Tek Başkanı Akila Salih ile olan anlaşmazlığına karşı olduğunu yazdı.

Suriye’nin Hmeymim Hava Üssünden sekiz Rus jetinin el Vatiyya Üssünü geri almak ve Türk üssüne dönüşmesini engellemek amacıyla havalandıkları haberleri gelirken, al Kuds al Arabi gazetesinden “Hafter’in hezimeti onu destekleyenlerin yenilgisidir” başlıklı bir başyazı yayımlandı. Gazete, General Hafter’in yenilgisinin “Nisan 2019’da başkent Trablus’a yürüyüşe başladığı askeri operasyon bağlamında” bir yenilgi olduğu değerlendirmesine yer verdi. Hafter’in alan kayıplarının arttığı vurgulanırken bazı kabileler ve milisler düzeyinde ittifakların dağıldığı belirtildi.

LİBYA VE TÜRKİYE-ABD YAKINLAŞMASI

Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin ise Libya’daki gelişmeler ile ABD, Türkiye ve İsrail arasındaki yakınlaşmadaki paralelliğe dikkat çekti. “Ankara, Washington ile ilişkileri yeniden düzenliyor” başlıklı makalede, yakınlaşmanın birden fazla konuda olduğuna vurgu yapıldı. Nureddin, “NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Türk destekli ‘El-Wefaq’ hükümetine tam destek verdiğini açıklamasına Erdoğan’ın yanıtı, Türkiye’nin Trablus hükümetinin ordusunu güçlendirmek için askeri yardım göndereceği yönünde oldu” ifadelerini kullandı.

Al Arab gazetesinden Mahmut Abu Fadıl, el Vatiyye Üssünün ele geçirilmesinin ve Türkiye’nin bölgeye yerleşmesinin dengeleri değiştirdiği görüşünde. Fadıl, Mısır’ın uluslararası meşruiyet meselesi nedeniyle Libya’yla ilgili olarak uluslararası baskı kanallarını kullanacağını belirtirken Cezayir’in gelişmeleri “Ordusunun yurt dışı operasyonlara çıkabilmek için gelişmeleri fırsata dönüştürebileceğine ve Türkiye ile karşı karşıya gelme olasılığına dikkat çekti. Diğer yandan Libya’daki gelişmeler karşısında Tunus Başbakanı Ganuşi’nin memnuniyeti basında öne çıkan haberler arasında yer aldı.


EL VATİYYE ÜSSÜNÜN ALINMASI HAFTER’E GÜÇLÜ BİR DARBE

Rai al Youm
Başyazı

Türkiye  tarafından desteklenen uluslararası kabul görmüş Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerinin el Vatiyye Askeri Üssündeki (Trablus’un güneybatısında 140 kilometre mesafede) kontrolü, General Halife Hafter’e ve onu destekleyen ülkelere; özellikle Mısır, Rusya, BAE, Fransa ve Suudi Arabistan’a ciddi bir darbe vurdu. Belki de bu gelişme Libya batı sahilini ve özellikle kuşatılmış başkent Trablus’u  kontrol etme tutkularının sonunun başlangıcını işaret ediyor. Tabii destekleyici devletler, Türkiye’nin yaptığı gibi tüm ağırlıklarını tamamen arkasına koymazsa.

Bu stratejik askeri üssün pazartesi günü el geçirilmesi, orada bulunan kuvvetlerden gerçek bir direniş olmadan gerçekleşti. Üsse saldıran “Öfke Volkanı” Güçlerinin Sözcüsü Mustafa al Cumi, “Üssün kontrolü, General Hafter’i destekleyenlerin çekilmesinden sonra kan dökülmeden geldi” dedi.

Şimdi soru Libya’daki bu en müstahkem hava üssünün savunulmamasının nedeni. 1940’larda Amerikalılar tarafından kurulan ve 50 kilometrekarelik bir alanı kaplayan üsde, uçak pistleri ve silah depoları mevcutken 7 binden fazla asker barındırabiliyordu. Üsden geri çekilme ve tahliye, kan dökülmemesi için savaşan kuvvetler arasında varılan bir anlaşmanın sonucu muydu? Veya General Hafter’in yerleşik kuvvetlerinin saflarındaki umutsuzluğun bir sonucu olarak mı geldi?

ÜS NEDEN DÜŞTÜ?

Bir görüş bu geri çekilmenin anlaşmalı olduğunu ve silahların önceden tahliye edildiğini söylüyor. Başka bir görüş, General Hafter’in bazı destekçilerinin, özellikle Rusya ve Fransa’nın Hafter’in son kararlarına; kendisini Libya’nın hakimi olarak ilan etmesine, Suheyrat Anlaşması’nı iptal etmesine, Tobruk Parlamentosunun seçilmiş ve uluslararası kabul görmüş Tek Başkanı Akila Salih ile olan anlaşmazlığına, razı olmadığı yönünde.

Rusya, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ağzından bu kararları reddettiğini ve kınadığını resmen açıkladı. Mısır ve BAE hükümetleri sessiz kalırken Fransa da aynısını yaptı.

Bu tezi pekiştiren bir diğer faktör BAE, Mısır, Rusya, Fransa ve Suudi Arabistan gibi General Hafter’i destekleyen devletlerin, Libya’da savaşmak için hiçbir güç göndermeme konusunda hemfikir olmaları. Asker göndermeleri durumunda vatandaşları arasında bir tepkinin ortaya çıkmaması için Sudan ve Çad’dan paralı askerleri finanse etmek ve askeri malzeme göndermeyle yetindiler.

TÜRKİYE’DEN TAM DESTEK

Buna karşılık Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ağırlığını Ulusal Mutabakat Hükümetinin arkasına koydu. Silahlar, dronlar, modern hava savunma sistemleri ve askeri teçhizat ile desteklemek için bir hava köprüsü oluşturdu. Tarafsız bir Libya askeri kaynağının bize söylediklerine göre Suriyeliler, Türkmenler, Çeçenler ve Uygurlar da dahil olmak üzere İslami militan gruplarından 7 bin savaşçının yanı sıra Türk askeri danışmanlar da mevcut. Türkiye Cumhurbaşkanı, Libya savaş cephelerinden “iyi haber”in geleceğini erken duyurdu. Kehaneti el Vatiyye Üssünün düşmesiyle gerçekleşmiş oldu.

Burada büyük önem taşıyan başka bir soru sorulmalıdır: Mutabakat Hükümeti güçlerinin bu büyük operasyonu sonrasında Libya askeri ve siyasi sahnesi nasıl görünecek? General Hafter ve onu destekleyen kuvvetler bu saha yenilgisine nasıl tepki verecekler?

BUNDAN SONRA NE OLABİLİR?

Aşağıdaki noktalarda özetlediğimiz birkaç olasılık var:

Birincisi; General Hafter’i destekleyen güçlerin başkent Trablus’u alma olasılığı konusunda umutsuzluğa ulaştıkları. Onu, reddettiği Moskova ve Berlin konferanslarında önerilen barışçıl geçiş önerilerine esneklik göstermesi için baskılamak amacıyla geçici bir süre için olsa bile desteklememe kararı vermeleri.

İkincisi; bu ülkelerin uyarı yapmayı bırakmaları ve doğrudan Libya krizine müdahale etmeleri ve kara, deniz ve hava kuvvetleri göndermeleri. Türk askeri rakiplerinin, “Askeri olarak yerleşmede, Mutabakat Hükümetinin güçlendirilmesi ve Katar’da olduğu gibi el Vatiyye’de bir askeri üs kurmada başarıya ulaşmamaları için” bütün ağırlıklarını koymaları. Bu durumda büyük bir bölgesel savaşla karşı karşıya kalırız.

Üçüncüsü; Halife Hafter güçlerinin doğudaki üslerine geri çekilmeleri ve başkent Trablus’u kontrol etme tutkusundan vazgeçmeleri. Dördüncüsü; meselenin Libya’nın, Kral İdris el Senusi tarafından uluslararası bir onayla birleşmesinden önce olduğu gibi, üç bölgeye ayrılmasına dönüşmesi. Batıda Trablus, doğuda Berka, güneyde Fizan. Beşincisi; Libya krizine barışçıl bir çözüm bulmak için yeni müzakerelerin başlatılması. Suheyrat Anlaşması’nın yerini yeni bir siyasi anlaşmanın alması. Seçilmiş ve kabile destekli Parlamento Başkanı Akile Salih’in inisiyatifine dayanması.

Sızan haberlere göre seçilmiş bir başkan ve iki milletvekilinden oluşan yeni bir başkanlık konseyi oluşturularak Libya’nın üç bölgesinin temsil edilmesi.


CEZAYİR VE MISIR YENİ TÜRK KOMŞU İLE KARŞI KARŞIYA

Mahmut ABU FADIL
Al Arab

Libya’daki askeri müdahalesine kapı açan Fayiz Serrac hükümeti ile yapılan anlaşmadan bu yana altı ay geçmeden Türkiye, Libya Ordusu Komutanı Mareşal Halife Hafter’le savaşın dengelerini değiştirdi. Ancak bundan daha endişe verici olanı Cezayir ve Mısır’ın şaşkınlıkla izlediği Kuzey Afrika’daki stratejik oyunu değiştirmesidir. İki ülkeyi, sınırdaki yeni Türk komşusuna yönelik sıkıntılarını göstermek için hareket etmemeye iten ne olabilir?

Türkiye’nin Libya’nın batısındaki stratejik el Vatiyye Üssünde kontrolü ele geçirmesi, Ankara’nın dronlarla başardığı sınırlı bir istihbarat operasyonu olarak görülmemektedir. Bundan daha fazlası; gelişmelerin Türkiye’nin Cezayir, Tunus, Mısır ve Sudan gibi ülkelerin güvenliği için tehdit oluşturmasını sağlayarak Kuzey Afrika’da stratejik etki pozisyonları edinmesine yol açmış olması.

Analistler bölge ülkelerinin Türk müdahalesini anlaşılmaz bir soğukkanlılıkla karşıladıklarını kabul ettiler. Bölge ülkelerinin bu tutumu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mareşal Hafter’in rolünü sınırlamak için Libya’ya silah ve paralı asker göndermeyi amaçladığı fikrini pazarlama alanı genişletti. Farkında olmadıkları şey, Türk kontrolünün Libya dosyasında yer alan Avrupa ülkelerinin yanı sıra bölge ülkelerine de yeni bir gerçeklik getirecek olması.

Aynı analistler Türk Cumhurbaşkanı’nın Libya petrolüne el koyma ve Libya’nın kıyılarını kontrol etme planlarının, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurma hayalini somutlaştırmak için gelişmiş bir platform oluşturmanın yanı sıra; bu ülkelerin çıkarlarını, güvenliklerini ve uluslararası deniz güvenliğini etkileyeceğini belirtiyorlar.

Ankara’yla sadece sözlü kapışma ve diplomatik baskıya başvurma, sahadaki durumu değiştirmeyecek. Türkiye, Suriye’ye müdahalesinde yaşandığı gibi emrivaki durumu kabul etmeye zorladı.

Şimdiye kadar el Vatiyye Üssünün düşmesinden sonra Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin pazartesi günü Savunma Bakanı General Muhammed Zeki’yle acil bir toplantı yaptığını duyurmakla yetindi.

Açıklamada silahlı kuvvetlerin yüksek hazır olma düzeyinde olmalarını sürdürmenin gereğini vurguladı. Bazıları bu açıklamayı Kahire’nin zemindeki dönüşümleri kabul etmediğini göstermek için sembolik bir mesaj olarak kabul edildi.

El Arap gazetesi, Mısırlı bir çok kaynağından Libya’daki askeri seçeneğin şimdiye kadar tamamen masa dışında olduğunu öğrendi. Kahire batı komşusuyla sonuçları bilinmeyen bir savaşa girmeyecek. Özellikle Libya’daki kabile yapısının karmaşıklıkları ışığında.

Reklam

Kahire, Türkiye’nin müdahalesinin bölgede kabul görmemesinden ve güvenlik ve barışla ilgili uluslararası kurumların kaygılarından yararlanarak geri çekilmek için Türkiye’ye diplomatik olarak baskı yapmaya devam edecek. Libya’da kapsamlı bir siyasi çözümün olgunlaşması, Türkleri geri çekilmeye ve batı bölgesindeki varlıklarından dolayı meşruiyetlerini kaybetmeye zorlayacaktır.

Mısırlı kaynaklar el Arab’a, Türkiye’nin savaşının Mısır’la değil, çıkarlarını elde etmek için Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesini destekleyen İtalya, Fransa ve ABD gibi uluslararası güçlerle olduğunu ifade ettiler. Bunlar, Akdeniz’in sularını kontrol eden ve Libya’daki varlığını bir baskı ve şantaja dönüştüren bir Türk stratejik konumlanmasını kabul etmeyecek ülkeler.

Ve yeni Cezayir Cumhurbaşkanı Abdul Macid Tabun, daha önce birden fazla kez Libya’da Cezayir’in çıkarlarını dışlayan bir çözüm hakkında konuşmanın mümkün olmadığını vurguladı. Bu, Cezayir’in ulusal güvenliğini korumak için Türkiye ile hemen veya gelecekteki bir çatışmaya mecbur kalacağı anlamına geliyor.

Cezayirli gözlemciler, Cezayir ordusunun dışarıda rol oynamasını engelleyen eski yasalardan kurtarmayı amaçlayan anayasa değişiklikleri için gelişmelerin altın bir fırsat olabileceğini söylüyor; değişikliklerin gerçekleşmesi durumunda Cezayir ordusu ulusal güvenlik gerekçesiyle Libya’nın derinlikleri de dahil serbestçe hareket edebilecek.

Tabun, geçtiğimiz aralık ayında yapılan seçimlerden sonra Cezayirlilerle ilk temasında Libya ve Mali krizlerine istinaden “Ülkesinin doğu ve güney sınırlarındaki durum hakkında atıl kalmayacağını” söyledi.

Cezayir ordusunun doktrinini değiştirme planlarının, Cezayir sınırına yakın oynayan yabancı aktörlerin çokluğu ışığında ülkenin çıkarlarını korumak için ağırlıklı olarak Libya ve Mali’de ileri roller oynamayı amaçladığı dikkat çekmektedir.

Türkiye ile çıkar çatışması tezini artıran şey, uzun vadeli karşı karşıya gelmeye yol açabilecek birden fazla boyut alabilen bir çatışma olması.

 

KAYNAK:EVRENSEL

karadenizgazetesi

Doğru haber almak herkesin hakkıdır. Bizde bunun için çalışıyoruz.

İlgili Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kapalı