GüncelKültür-SanatSiyaset
Türkiye’de Sahada Haberciliğe Müdahale Yargıya Taşındı
Türkiye Gazeteciler Sendikası, özellikle başkentte basın açıklaması gibi pek çok toplumsal eylemde polisin basın mensuplarına yönelik engellemelerini, Anayasa’daki halkın haber alma hakkına müdahale olduğu gerekçesiyle, dava konusuna dönüştürdü.
Türkiye genelinde geçtiğimiz yıl Mart ayından bu yana etkili olan Corona virüsü salgını nedeniyle toplumsal etkinlik ve eylemlere yönelik yasaklama politikalarından gazeteciler de etkileniyor ve kendilerini baskı altında hissediyor. Anayasa Mahkemesi’nin İstanbul’da gazeteci Beyza Kural’a ters kelepçe takılması olayıyla ilgili aldığı hak ihlali kararı da polis uygulaması açısından bağlayıcı emsal niteliği taşıyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da, Ankara’da son dönemde habercilere yönelik polis müdahaleleri ve bazılarında fiziki şiddet uygulanmasını bugün yargıya taşıdı. TGS, başkentte Türkiye geneline örnek olacak şekilde gazetecilere anayasal güvence altındaki basın özgürlüğüne uygun şekilde çalışma koşulları sağlanması amacıyla Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün sahadaki gazetecilere yönelik hem fiziksel hem de sözlü şiddet uygulamalarına son verilmesi için suç duyurusunda bulundu. TGS başta olmak üzere gazetecilik meslek örgütleri, bir yandan sahada polis müdahalesine maruz kalmama bir yandan da gazetecilere yönelik diğer şiddet olaylarında “cezasızlık” durumuna son verilmesi talebini yineliyor.
TGS Ankara Şube Başkanı Esra Koçak Mayda, Ankara Adliyesi önünde yaptığı açıklamada,. “Kurumlarınca yapılan görevlendirmeyle haber takibindeki gazetecileri engelleme, insan hakları ihlalidir. Ankara Emniyeti’nin engelleme uygulamalarının yaygın ve sistemli hale geldiğini söyleyebiliriz” dedi.
Mayda, gazetecileri hedef alan yaklaşımdan vazgeçilmesi için adalete başvurmak gereğini duyduklarına işaret etti. Mayda, “Gazeteciler kamu hizmeti yapmaktadır, haber takibi yapmaktadırlar. Kolluk kuvvetleri tarafından ‘görüntü çekme’, ‘buradan uzaklaş’ diyerek gazetecilere baskıda bulunma girişimleri, kalkanlarını kaldırıp görüntü almalarını engellemeleri gibi örnek olaylar halkın haber alma hakkını, basın ve ifade özgürlüğünü engelleme girişimleridir. Anayasa’nın 28’nci maddesi ‘basın hürdür ve sansür edilemez’ der ve devlet kurumları da basın özgürlüğünü güvence altına almakla mükelleftir. Ama meslektaşlarımızın alanda karşılaştıkları bu tavırlar hem anayasaya hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına aykırıdır” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin gazeteci Beyza Kural ile ilgili verdiği kararı da suç duyurusu dilekçesine eklediklerini belirten Mayda, “Şikayetimize konu olan bir çok olay var. Sadece Boğaziçi Üniversitesi protestolarına destek eylemleri değil, TBMM önünde yaşanan eylemde, çoklu baro eyleminde polis engellemelerini yaşadık, yaşıyoruz. Burada gazetecilerce gazetecilik yapılması ve haber takibinde bulunmaları engelleniyor. Ancak biz buna karşı mücadele edeceğiz” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi “basın kartı” tartışmasını da yeniden açtı
Bu arada Anayasa Mahkemesi de, 2015 yılında İstanbul Üniversitesi önünde yapılan bir protesto eyleminde o dönemde Bianet muhabiri olarak görev yapan Beyza Kural’ın maruz kaldığı polis müdahalesini basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olarak değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi, ters kelepçe takılmasıyla kötü muameleye maruz kaldığını ve hak ihlaline uğradığını kabul ettiği Kural’ın olay sırasında gazeteci kimliğini ispatında “kurum kartı göstermiş olması” durumunu da gazetecilik yapması bakımından geçerli kabul etti. Dolayısıyla Kural örneğinde sahada haber takibindeki gazeteciler açısından geçmişte “sarı basın kartı” bu dönemde “turkuaz renkli basın kartı” sahipliği değil medya kuruluşunda görev yapıyor olmak görüşü de kabul edilmiş oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin 12 Ocak tarihli aldığı ve Resmi Gazete’de geçtiğimiz günlerde yayımlanan kararıyla meslek örgütlerince yıllardır savunulduğu üzere güvenlik güçlerince “basın kartı” sorgulamasıyla sahadaki habercilere müdahale edilmemesi gerektiği görüşü de yeniden gündeme taşındı.
Önümüzdeki günlerde meslek örgütleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın adeta geniş takdir yetkisine bırakılmış durumdaki basın kartı meselesini tartışmaya hazırlanıyor.